“Önemli olan, hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” Platon
Geçen hafta lüks tuzağından bahsetmiştim. Bu hafta da bu konunun tamamlayıcısı olacağını düşündüğüm, özünde tüketiciliğin tam tersini savunan minimalizm, Türkçe’deki karşılığıyla sadecilikten bahsedeceğim. Minimalizm bir yaşam felsefesi olarak çok geniş bir konu tabi ki; bu nedenle ben sizlerle sadece kendi deneyimimi paylaşacağım ve konuya aşinalık yaratmak isteyebileceğinizi düşünerek bazı önerilerde bulunacağım.
Minimalizm bir süre önce beni etkisi altına almaya başladı. Hayatımda sahip olduklarıma veya olabileceklerime fazla odaklandığımı farkettim. İhtiyacım olandan çok daha fazla şey almış olduğumu kabullendikten sonra evimdeki, bilgisayarımdaki, telefonumdaki, kısaca hayatımdaki herşeyi gerçekten ihtiyacım olup olmadığı konusunda sorgulamaya başladım. Benim bu konuyla ilgilenmeye başlamamda en önemli ateşleyicim zaman kazanımıydı. Hayatın fazlasıyla kısa olduğunu farketmiş ve bundan dolayı da vaktimi daha verimli kullanmak için yöntemler arıyordum. Minimalizm bu açıdan bana yakın geldi. Zaman kazanabilmek için hayatımdan gereksiz şeyleri çıkarmaya başladım, bu davranışı benimsedim ve yaşamıma kattım. Hiç kullanmadığınız mutfak eşyaları var mı? Ya da size dar gelmeye başlayan elbiseleriniz? Artık bir kez daha izlemeyeceğiniz onlarca DVD filminiz? Eğer cevabınız evetse, sadeleşmeye ihtiyacınız olabilir. Madem kullanmıyorsunuz neden hayatınızda yer kaplasınlar ki?! Evinizde ne kadar az eşya olursa temizlik o oranda kısa sürer değil mi? Ne kadar az şeyiniz varsa o kadar ferahlarsınız.
Minimalizm ile ilgili Netflix’te bir belgesel var, Joshua Fields Milburn ve Ryan Nicodemus adındaki iki kişinin hayatlarında minimalizm olmadan öncesi ve sonrası anlatılıyor. Özetle, sadeliğin kendilerine mutluluk getirdiğini anlatıyorlar. Konuşmasının bir yerinde Joshua kendi sahip oldukları hakkında çok hoşuma giden bir yorum yapıyor: “Az şeye sahibim, ama sahip olduğum herşey en sevdiğim şey”. Bu fikri düşünüyorum ve sevmediğim şeyleri elimden çıkarıyorum. Sadeleşme konusunu merak edenleriniz için bu belgeseli izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Benim tecrübem de minimalistlere paralel şekilde gerçekleşti, sadeleştikçe sadece zaman kazanmadığımı buna ek olarak daha mutlu olduğumu farkettim. Tabi ki bir Hollandalı kadar sadeleşebildiğimi söyleyemem, ama eskisine göre zamanım daha az gereksiz konulara gidiyor ve bu da beni mutlu ediyor.
Hepimiz tek bir hayat yaşama şansına sahibiz. Bir çoğumuzun hayattaki hedefi maaş almak gibi görünüyor. Daha fazla maaş almak, daha büyük bir ev ve daha hızlı bir araba anlamına geliyor. Reklamlar bu sığ düşünceyi körüklemekte başrol oynuyor. Bize mutlu olmanın yolunu satın almakmış gibi gösteriyor ve bilinçaltımız bundan etkileniyor. Tüketmeye o kadar alışıyoruz ki mutlu hissetmek için satın alıyoruz. Sonuçta gereksiz büyüklükte bir ev yada araba için bol miktarda borca giriyor ve bunun sonucunda yarattığımız borcu ödeyebilmek için maaş gününü beklemeye başlıyoruz.
Ülkemizde minimalist hayat tarzının konu alındığı ve tüketimle mutluluk ilişkisinin sorgulandığı 2 filmlik bir seri olmuştu, Mandıra Filozofu. Rasim Öztekin’in başrolü paylaştığı ilk film benim favorilerimdendir. Filmde Mustafa Ali karakterini Müfit Can Saçıntı canlandırır ve hayatı sorgular, sorgulatır. İzlemediyseniz mutlaka izleyin, acaba mutlu olmak için filmdeki Cavit karakteri (Rasim Öztekin) gibi çok zengin olmak mı gerekiyor ya da acaba sahip olduğumuz şeyler bize gerçekten mutluluk getiriyor mu gibi önemli soruları kendinize sormanıza vesile olacaktır.
Avrupa’da bir çok minimalist ülke var, dolayısıyla da bu konuya çok aşina olan insanlar var. Bu yaşam şekline aşina olmayan insanlar için “project 333” (3 ay boyunca toplam 33 kıyafet ve aksesuarla yaşamak) gibi fikirler ürkütücü gelebilir. Açıkçası bu fikir bir erkek olarak bana çok uzak, bayan arkadaşlarımı düşünemiyorum! Diğer taraftan bu düşüncenin koyu bir savunucusu olamasam da çok işe yaradığını söyleyebilirim. Üstelik sadece fiziki ortamda değil, dijital ortamda da sadeleşme çok işe yarıyor. Artık aradığım şeyi bilgisayarımda veya evimde eskisine göre çok kısa sürede bulabiliyorum. En güzeli de evimi yarı zamanda temizleyebiliyorum. Karışıklıktan kaynaklı zaman kaybım azaldı.
Minimalizm dolaylı olarak bütçemize de fayda ediyor. Gereksiz şeyler almak ve elde bulundurmak aslında ihtiyacımız olan paranın evde yatıyor olduğu anlamına gelir. Kullanmadığım herşeyi elimden çıkarmaya başladım. Ayrıca eskisine göre daha az satın alma ihtiyacı hissediyorum. Sonuçta ciddi şekilde zaman ve para kazanımı sağladım. Mutluluğu sadeleşmede buldum gibi büyük bir laf etmeyeceğim ama bana büyük bir rahatlık sağladı diyebilirim. Sizin de işinize yarayacağını umuyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Kıvanç Bey Merhabalar,
Öncelikle benim için oldukça faydalı olan yazınız için çok teşekkür ederim. Uzun bir süredir ben de minimalizm ve sade yaşam konularında araştırmalar yapıyorum, yazılar okuyorum ve bu alanda yapılan çalışmaları takip ediyorum. Giymediğim kıyafetlerimi elediğimden beri gardırobum çok hafifledi. Hem zihnen hem de yaşam alanı olarak ferahlamak bana çok iyi geldi. Artık daha sade ve atıklarımı azalttığım bir yaşam sürüyorum. Minimalist yaşamı da herkese tavsiye ediyorum. Hatta ben de bu konular üzerine yazılar kaleme alıyorum. İzninizle bloğumun linkini sizinle paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com
Sevgi ve selamlarımla…