İhtiyaç fazlası hayatlar yaşıyoruz

“İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.” J.J. Rousseau

İnsanoğlu hep kendisini fazla önemseme eğilimine sahip olmuştur. Bu gayet normaldir ki kendimizi farklı ve özel hissetmek isteriz.  Günümüzde; bu duygularımızı kullanan ve artık kendimizi korumamızı gerektirecek kadar ciddi boyuta gelmiş bir tüketim dünyası oluştu. Hayatta birçok şeye sahip olmak istiyoruz ve buna paralel şekilde, bu isteğimizi yerine getirdiğimiz hissine kapılmamızı sağlayan bir kurgu ağı mevcut. Hep daha çok satın alıyoruz, hep daha iyisini giymek istiyoruz, hep daha şık restauranta gitme arzusuna kapılıyoruz. Örnekleri artırmak için biraz çevremizi gözlemlememiz yeterli. Bir işe başlayınca yarım bırakan ya da birşeye karşı hevesi hemen geçen insanlara maymun iştahlı deriz ya şimdilerde hepimiz maymun iştahlı olduk; her gün yeni şeyler istiyoruz, hep maddesel dünyayı yaşıyoruz ve daha büyüğünü, daha güzelini daha fazlasını alıyoruz sonra da kısa sürede bıkıyoruz. İhtiyacımız olandan büyük bir evde oturuyoruz yada oturmaya can atıyoruz, telefonumuz düzgün çalıştığı halde üst modeline geçme heveslisiyiz, gerekliliğine bakmadan ıvır zıvır birçok şey alma alışkanlıkları günden güne bir parçamız haline geliyor!

Eski zamanlara benzer şekilde 21. yüzyıldaki insan da kendini ispatlamaya ihtiyaç duyuyor. Bana endişe verici gelen, doğal olan bu histen ziyade bu hissi doyurmaya çalışma şeklimiz. Artık bir çok insan okuduğu bir kitap, yaptığı bir proje veya güzel bir davranış yerine, sahip olduğu 4K televizyon, şatafatlı bir araba ya da son model bir telefon ile varlığını çevresine ispatlamaya çalışır oldu. Lüksü gereğinden fazla sevmeye başladık. Lüks rahatımız adına, akılcı kullanıldığı sürece iyidir. Ama sadece çevremize iyi görünebilmek adına bir araç, bir gereklilikmiş gibi görülmeye başladı. Hepimizin şahit olduğu en tipik örneklerden biri olarak, küçük bir servet değerindeki akıllı telefonları hayatımıza katkı sağlayabilecek bir çok kaldıraç fonksiyonlarından uzak, temel işlevleriyle kullanıyoruz. Buna rağmen, yenisi çıkınca pazarlama kampanyalarından etkilenip kendimizi telefon mağazasında buluyoruz.

Yuval Noah Harari’nin başarılı kitabı Sapiens’te bu konuya geniş yer ayrılmış. Tüketimi özendiren bir dünyada yaşıyoruz ve debisi yüksek bir akarsuda sürüklenir gibi yönümüzü belirlemekten uzağız. Lüks tuzağı olarak da tanımlanan ihtiyacımız olmayan şeyleri alma isteği, sonunda gerekliliğe dönüşüyor. Artık mutlu olabilmemiz için o arabaya, o eve, o telefona sahip olma ihtiyacı hissediyoruz. Aldıkça alıyor ve dürtüsel satın almanın mutluluk üzerinde kısa süren etkisi nedeniyle bağımlı insanlar gibi alma eylemini tekrar tekrar gerçekleştiriyoruz. Sapiens kitabını okumanızı öneririm, lüks tuzağı ve daha birçok konuda çok değerli bilgiler içermekte.

Mevcut dünyanın kendimizi başka insanlara sahip olduklarımızla ispatlayabileceğimiz yönündeki yanlış yönlendirmesine karşı çıkmayı öğrenmemiz ve kendi öz benliğimizi geliştirmek adına bilinçli bir çaba içine girmemiz gerekmekte.

Gelecek hafta lüks tuzağının tersi olan akım minimalizme değineceğim. İyi haftalar.

 

  • Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir