“Eldeki para hürriyetin aletidir. Fakat peşi kovalanan para, tam tersine kölelik aletidir.” J. J. Rousseau
Yıllar önce henüz üniversitedeyken, bazı öğrencilerin kredi kartı borçlarıyla boğuştuğunu farketmiştim. Hatta kendim de okulun son dönemlerinde kredi kartı mağduru konumuna düşmüş ve aylık bütçemin üzerinde kredi kartı borcumun olmasının ne kadar kötü bir şey olduğunu öğrenmiştim. 1 yıl boyunca kredi kartı borcunun ancak alt limitini ödeyebilmiş ve kartın borcunun sürekli arttığına şahit olmuştum. Çok fazla faiz ödemiş, ödediğim para miktarı hep artmış ve yine de bir türlü borcumu kapatamamıştım. O zamanlar Türkiye’de kredi kartı kullanımıyla ilgili yasalar daha esnekti ve mağdur olanların sayısı daha fazlaydı. Ben şanslıydım küçük miktarda parayla, önemli bir ders almıştım. Bu günlere baktığımızda kredi kartı kullanımı ya da genel para kullanım mantığı değişmedi ve bu yazımda finansal okuryazarlığın önemi ve gereksiz harcamalar yüzünden insanların mağdur olmasıyla ilgili kaygılarımı paylaşacağım.
Genel inanışın aksine finansal olarak mutlu olmanın yolu ne kadar kazandığında değil, ne kadar ve nasıl harcadığındadır. Bu kural çok basit görünmekle birlikte insanların hayatlarına uygulayamadıkları bir kural. Şimdi size bir soru sorayım; 3000 TL kazanan bir birey ve 8000 TL kazanan başka bir birey düşünün. Sizce ekonomik olarak hangisi daha rahattır? İlk bakışta sanki 8000 TL kazanan kişi daha rahat yaşayabilir gibi gelebilir, oysa bu şartlara göre değişir. 3000 TL kazanan kişi eğer hayatını idame ettirebilmek için 2000 TL’ye ihtiyaç duyuyorsa, o zaman oldukça rahat yaşıyor demektir. Diğer taraftan 8000 TL geliri olan bir kişinin gelirinin üzerinde aylık kredi borcu olabilir ve bu da ona stresli bir yaşama mal olacaktır. Sizlere hatalı bulduğum finansal yaklaşımlarla ilgili tanık olduğum canlı bir örnek vermek istiyorum; yaklaşık 10 sene önce bir arkadaşımın okuldan mezun olduktan ve çalışmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra, alacağı potansiyel aylık maaşının yaklaşık 10 katı kredi alarak araba satın alışına şahit olmuştum. O günlerde bunu garipsemiştim ama bir hayat tercihi olarak değerlendirmiştim . 10 sene içerisinde yüksek lisansım bünyesinde aldığım finans ve ekonomi dersleri;
ayrıca finansal okuryazarlıkla ilgili okuduğum kitaplardan sonra anlıyorum ki bu yanlış bir finansal yaklaşımdır. Ve ne yazık ki bir çok insanın yapabildiği bir hatadır. Örnek verdiğim arkadaşım, borcu olduğu için sevmediği bir yerde, sevmediği bir iş yerinde 2,5 sene kadar yaşamak ve çalışmak zorunda kalmıştı. Oysa daha ilk günden kendini borca sokmamış olsaydı, daha cesur davranabilir ve farklı olasılıklar üzerine düşünebilirdi. Burada gelir elde etmek amacıyla borca girmeyi konu dışı bırakıyorum. O tamamen farklı bir şeydir. Doğru hesaplanırsa çok karlı olabilir. Üzerinde durmakta olduğum konu tamamen zevklerimiz için girdiğimiz borçlardır. Zevklerimiz uğruna girdiğimiz borçlar yüzünden başkaları için çalışır duruma düşebilir, sevmediğimiz bir işte kıpırdayamaz halde kalabiliriz.
Mali hatalara çarpıcı bir örnek daha vereyim; bir tren yolculuğumda iki kişinin konuşmasına şahit olmuştum. Genç bir çocuk 1200 TL ücret aldığını söylemiş, arkadaşının hayretli bakışlarla sorduğu “Bu telefonu nasıl aldın?” sorusuna “Çok kolay, her ay 300 TL olarak 12 ay ödeyeceğim.” demişti. Bu örnekte maaşının 3 katı değere sahip bir telefon için borca giren bir delikanlı var. Belki bu örnek size abartılı gelmiş olabilir ama bir çok insan bu örnekteki benzer davranışı, farklı kategorideki ürünlere sahip olabilmek adına sergilemekte. Burada önemli olan “alacağımız şey bizim için gerçekten gerekli mi?” “Yerini tutabilecek daha uygun fiyatlı başka ürün var mı?” sorularına dürüst olarak cevap verebilmek ve sonrasında da kendimiz için en verimli kararı alabilmektir.
Günümüz dünyasındaki eğitim sisteminde üniversitede okuduğumuz bölüm finans ile ilişkili değilse para hakkında işimize yarayacak çok gerekli bilgilerin hiçbirine sahip olmadan hayata atılmak zorunda kalıyoruz. Robert Kiyosaki ünlü kitabı “Zengin Baba, Fakir Baba” ‘da finansal okuryazarlığın öğrenilmesi gereken belki de en önemli konu olduğunu vurguluyor. Robert Kiyosaki, para konusunda okuduğum ve beğendiğim yazarlardan biridir. “Zengin Baba, Fakir Baba” ise finansal okuryazarlık alanında yazılmış en çok satan kitap ünvanını ele geçirmiştir. Para konusuyla ilgilenmiyorsanız bile bu kitabı mutlaka okumanızı öneririm. Bir sonraki yazımda finansal okuryazarlık konusuna devam edecek ve finansal özgürlük kavramından bahsedeceğim.
K.