Zaman akar, insan bakar

“Bir adam güzel bir kızla oturup bir saat geçirdiğinde, bu süre kendisine bir dakika gibi gelir. Bir de onu, bir dakika için sıcak bir fırının üzerine oturtun; bu süre ona bir saatten daha uzun gelecektir. İşte görelilik budur!” Albert Einstein


Zaman kavramı Türk Dil Kurumu sözlüğünde bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit olarak tanımlanmaktadır. Zaman konusu açılınca aklımıza sıklıkla Albert Einstein ve meşhur görelilik teoremi gelir. Bu teorem, zaman algısının bulunduğumuz yer ve kişiler ile değişebileceği üzerine kurulmuştur. Bugün benim üzerinde durmak istediğim konu ise daha çok etkin zamanımızın ne kadar olduğuyla ilgili olacak.

Zaman soyut bir kavram. Yani elle tutulup gözle görülemez. Beynimiz maalesef soyut olan kavramlar konusunda somut olanlara kıyasla algı açısından çok da başarılı sayılmaz. Soyut olanı anlamakta zorlanır. Neyse ki insanoğlu zaman kavramını somutlaştırmıştır. Saat, gün, ay, yıl kavramlarını kullanmıyor olsaydık nasıl bir hayatımız olurdu düşünsenize!

İnsanoğlu hayatı ölçeklendirerek daha somut ve potansiyel olarak daha verimli kullanmanın bir yolunu bulmuş olmasına rağmen, gezegenimizde yaşamakta olan 7,5 milyar insanın çoğunluğunun zamanını verimli kullanabildiği söylenemez. Sizce de öyle değil mi?

Kurumsal şirketler bu konuya özellikle son yıllarda daha fazla önem vermeye başladılar ve çalışanlarına düzenli olarak zaman yönetimi eğitimleri aldırıyorlar. Bu sayede daha efektif iş yapmalarını sağlamaya çalışıyorlar. Peki, aynı şeyi biz neden kendimize uygulamıyoruz? Eğer siz uyguluyorsanız üzerinize alınmayın. Sizin için bu yazı keyifli bir okuma olacaktır sadece. Benim hedefimdekiler ise bu farkındalığı henüz yaşamamış ve farkındalıklarına vesile olabileceğim okurlar.

Boş zamanlarımı en verimli nasıl kullanabilirim diye kendinize sorar mısınız? Zaten az zamanım var, bu zamanı da istemediğim aktivitelerle, hoşlanmadığım insanlarla, sırf ayıp olmaması gibi zayıf bir gerekçeyle harcamak istemiyorum diye düşündüğünüz olur mu? Bunlar başınıza sıklıkla geliyorsa durumun farkındasınız demektir. Zamanımız oldukça az. Birazdan birlikte hesaplayarak bunu daha da somutlaştıracağız. Ama öncesinde bireysel yaşam zamanımız konusunda şanslı olduğumuz bir noktaya değineyim. 100 yıl öncesine göre zamanımız oldukça arttı. 1900’lerde insan ömrü ortalamasının 31 yıl, 1950’lerde ise 48 yıl olduğunu biliyor muydunuz? Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 verilerine göre ise tüm dünyada ortalama yaşam beklentisi 72 yıla yükselmiş durumda.1 Bu da demek oluyor ki 100 yıl öncesinde yaşayan bir insana göre iki kattan daha uzun yaşam beklentimiz var. Türkiye özelinde bakınca, 1950’lerde 40’lı yaşlardaki bir birey yaşlı olarak algılanmaktaydı. Şu an ise, TÜİK verilerine göre son 60 yılda yaşam beklentimiz 30 yıl arttı.Bu hepimiz adına mutluluk verici. Peki ama, bize bahşedilmiş bu değerli zamanı verimli kullanıyor muyuz acaba? Bir haftada kendiniz için yatırım olarak kullanabileceğiniz kaç saatiniz olduğunu düşündünüz mü hiç? Kişisel gelişiminize ayırabileceğiniz, sadece size ait olacak; gelecekte sizi daha bilgili, daha saygın, daha güçlü bir insan haline getirebilecek; gerekli, verimli, değerli zamanınızın ne kadar olduğunu hesapladınız mı?

Bu soruyu zaman zaman kendime sorarım. Her seferinde o zamanki çalışma şartlarıma göre farklı sonuçlarla karşılaşırım. Ama ana olarak her defasında istediklerimi yapabilmek için oldukça sınırlı zamanım olduğunu fark eder ve mutlaka planlama yaparım. Maalesef yapmak istediğim bazı şeyleri zaman sınırından dolayı listemden çıkarmak zorunda kaldığım da olur.

Gelin bir haftada kendimize ayırabileceğimiz yaklaşık ne kadar zamanımız var birlikte hesaplayalım:

A ) Çalışan insanlar için 1 haftada ne kadar vakti var acaba?

1 hafta 7 gün ve 7×24=168 saattir. Ortalama bir insan günün 7-8 saatini uyuyarak geçirir. Yani ortalama bir insansak baştan hayatımızın 3’te 1’ini bu hesaplamadan çıkarıyoruz. 8 saat deyip 7 ile çarpalım, 56 saat gitti. Kalan 112 saatin acaba ne kadarı çalışarak geçiyor? Şanslıysak hafta içi sabah 8, akşam 17, değilsek sabah 7, akşam 19 (yada 20,  21 olabilir) çalışmaya ayırıyoruz. Hatta bu çalışma sürecine cumartesi, pazar günleri de dahil olabilir.

Ben burada daha pembe bir tablo ortaya koyup, şanslı olanlarımız üzerinden hesaplama yapacağım:

8.00-17.00 çalışıyoruz ve işimiz evimize çok yakın bundan dolayı 7.00’de kalkmamız yetiyor ve genelde de 17.30’da evimizde olabiliyoruz. Böylece 7.00’den 17.30’a kadar toplam günde 10,5 saati işimizle ilişkili geçiriyoruz. 5 günde 52,5 saat, yuvarlayıp 52 saat diyelim. Totalden çıkaralım; 60 saat kaldı. Bu süre, bir haftada işten bize kalan zaman. Peki ya bizim üretken olabileceğimiz, hayatımızı planlayıp, hayat stratejimiz doğrultusunda kendi gelişimimize ayırabileceğimiz zaman ne kadar acaba? 60 saat olamaz tabi. Çünkü bu sürenin içerisinde günlük yaptığımız her şey var; günlük rutinimiz ve hayat sorumluluklarımız dahil. Hafta içi kahvaltı ve öğlen yemeğimizin çalışma süremiz içinde kaldığını varsayalım. 7 akşam yemeği ve hafta sonu kahvaltı ve öğlen yemekleri var. Ev temizliği var, alışveriş var, ev ile ilgili diğer gereklilikler var. Kişisel hijyenimize ve bakımımıza ayırdığımız zamanlar var. Bunlardan arta kalan zamanlarda da eğlenmek için ayırmak istediğimiz zamanlar var. Sinemaya, tiyatroya gitmek, spor yapmak, sevgilimize ya da eşimize çocuğumuza zaman ayırmak isteriz. Gelmek istediğim noktayı anladınız değil mi? Çoğumuz bu 60 saatten kendini geliştirmek için gereken zamanı ayıramıyor.

Türk insanı olarak sosyal medyaya çok fazla zaman ayırdığımız ile ilgili birçok araştırma var. Ama kitap okumaya, bir hobi edinmeye, faydalı bir kursa gitmeye, eğer bilinçli planlama yapmıyorsak zaman bulamıyoruz. Önerim haftalık en azından 10 saatinizi kişisel gelişiminize ayırmanızdır. Bunun için örneğin hafta içi günlerde 1’er saat, hafta sonları da günlük 2,5 saat ayırmak yeterli. Bu sürede gelişiminiz için kitap okumanız, yeni bir dil öğrenmeniz ya da bir hobi edinmeniz mümkün. Zamanın azlığına bakınca bunu planlı yapmak şart görünüyor.

B ) Peki ya çalışmıyor olsak ne kadar zamanımız olurdu ?

Çalışmıyorken de haftada yedi gün ve toplamda 168 saatimiz var. Ayrıca çalışmıyor olmak uyku konusunda bir avantaj sağlamıyor. Yine ortalama olarak 8 saat uykuya ayırırsak geriye 112 saat kalıyor. Hemen fark edeceğiniz gibi çalışmayan insanın da zamanı oldukça sınırlı! Kendilerine ayırabilecekleri 112 saatleri var. Çalışan birinin 60 saati olduğunu hesaplamıştık, buna göre yaklaşık 2 kat fazla. Ama, 7 gün kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yemek ve yine kişisel bakım ve ev işleri için zaman ayırmak gerekli. Hele çocukları olan biri, özellikle planlamaz ise çoğu zaman kendisine vakit bile ayıramayabilir.

Yine de çalışmayan bir insanın daha avantajlı olduğunu ve sadece kendisinden sorumlu ise haftada 40-50 verimli saati olacağını söyleyebiliriz. Bu konuda önemli nokta, yine planlamanın şart olmasıdır. Aksi halde zaman çok çabuk tükenecektir.

Sözün özü, zamanımız çok çok az. Evde bomboş oturuyor olsak bile zaman çok hızlı akıp geçer. Bu hesaplamalar bize zamanımızın ne kadar az olduğunu bir kez daha gösteriyor. Zamanımızın değerini bilmek zorundayız, aksi halde biz aynadaki yüzün yaşlandığını farkedene kadar, zaman çoktan akıp gitmiş olacaktır. Bir sonraki yazımda zamanımızı çalan hırsızlardan bahsedeceğim. Görüşmek üzere.

K.

Ref: 1- http://www.who.int/gho/mortality_burden_disease/life_tables/situation_trends/en/

2-http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do;jsessionid=PMB5ZLMM8PlcgBn7lZwNxJfQSR8gJ11VXPQN4LyRsXr0VPfQ936n!1179271041?id=24640

  • Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir