Zaman hırsızları

“Pek çok insanın, diğerlerinin boşa harcadığı zamanı kullanarak öne geçtiğini gözlemledim.” Henry Ford


Zaman kavramının Mısırlılardan armağan olduğu bilinmektedir. M.Ö. 4000’lerden bu yana bu kavramı kullanmaktayız. Geçen haftaki yazımda zamanın ne kadar az, dolayısıyla değerli olduğundan bahsetmiştim. Bugün de zamanımızı nelerin çaldığından bahsetmek istiyorum. Aslında bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki. Bunların bazıları kendi kontrolümüzde, bazıları değil.

Kontrolümüzde olanlardan başlayalım. Zaman hırsızlarının başında aptal kutusu olarak da tabir edilegelmiş ama bir o kadar da sevip izlediğimiz televizyon var. Zamanla televizyon, ekran değişimi yaşadı. Bilgisayarlarımızın, hatta telefonlarımızın içine kadar girdi. Televizyon deyince ben artık izlemiyorum ki diyebilirsiniz; ama size televizyonun zaman sınırlarının dışına çıkarak istediğiniz programı istediğiniz zamanlarda izleme kolaylığı sunan Netflix gibi dijital uygulamalar da zamanınızı benzer şekilde çalmakta. Kafamızdaki standart televizyon anlayışı değişse de zamanımızı almaya devam ediyor, hem de eski zamanlara göre çok daha acımasız bir şekilde.

Her türlü oyunun aşırısı da zamanımızı çalanlardan. Örnek olarak her geçen yıl daha fazla insana ulaşan dijital oyunlardan bahsedeyim. Artık o kadar gerçekçiler ki bir film izler gibi oynuyorsunuz onları. Hatta sanal gerçekliğin devreye girmesiyle başka bir dünyadaymış gibi hissetmeye başladık. Ama özünde çok ciddi şekilde günlük hayatımızdaki zamanımızdan çalan bir konu, oyunlar. Zeka arttırdığı söylenerek gençlerin her geçen gün oyun alemine daha çok girmelerini teşvik ediyor mevcut dünya. Oyunlar keyifli ve eğlenceli anlar geçmemizi sağlasa da mutlaka zaman sınırı koymak gerekiyor, aksi halde bizi en çok uyuşturan bir tehlikeye dönüşebiliyor.

Zaman hırsızlarından bir diğeri ise sosyal medya. Burada sosyal medyanın faydalarını yazsak saymakla bitmeyebilir. Bizi sanal olarak da olsa sevdiklerimizle iletişimde tutan bir kavram. Ama sokağa çıktığımızda herkesin zamanını telefonla geçirdiğini görmemizin en büyük suçlusu da sosyal medya. Yan odadaki arkadaşına mesaj atarak ulaşan insanlar oluşmaya başladı. Teknolojinin bizi tembelleştirmesine ve zamanımızın büyük bir kısmını çalmasına göz yumuyoruz.

Zaman çalıcı arkadaşlar. Bazı insanların diğerlerine göre zamanımızı daha fazla meşgul ettiğini söylesek herhalde yanlış olmaz. Çok basit bir konu için sizi 1 saatten fazla telefonda esir eden arkadaşınız oldu mu? Çat kapı gelen ve sizi bütün gece ayakta tutan arkadaşa örneğiniz var mı? Muhakkak olmuştur. İşte bu zaman çalıcı arkadaşlara “benim zamanım değerli” diyebilmek gerekli!

Bir de bizim çok da kontrolümüzde olmayan zaman çalıcılar var. Trafik, hastalıklar, kullandığımız aletlerin, sistemlerin yavaş çalışması, arızalanması, vs. Bunlardan da mümkün olduğunca sakınmayı denemek iyi olacaktır. İyi beslenmek, damlacık yoluyla bulaşan hastalığa sahip olan insanlarla mümkün olduğunca aynı ortamı paylaşmamak, trafik saatlerinde planlama yaparak az zamanı trafikte harcamak, kullandığımız aletlerin bakımını yaptırmak ya da bütçemiz yeterliyse daha hızlısını almak gibi önlemlerle zamanımızı koruyabiliriz.

Zamanımızı çalan günlük şeyler hakkında farkındalığımızı arttırmak çok önemli. Bana göre en kötü hırsızlar zaman hırsızlarıdır. Onlarla başa çıkmayı öğrenmek, zamanı daha verimli kullanmak anlamına gelecek ve bizleri hayatta ileri taşıyacaktır. Sizlerin günlük hayatınızda zamanınızı en çok çaldığını düşündüğünüz konular nelerdir? Aşağıda yorum kısmına yazın. Haftaya görüşmek üzere…

  • Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir