Anlamlı Bir Hayata Giden Yol: Duygular

“Oldum olası içimde biri, tüm gücüyle, hiç kimse olmamaya çalışıyor.” Albert Camus

İnsan yaşadığı hayata anlam vermeye çalışır, yeni şeyler bulmak ister, yeni deneyimler yaşamak ister, önemli olmak ister, değerli bir hayat yaşamak ister, unutulmamak ister vs. vs. Bu duygu ve isteklerin ışığında insanoğlu yüzyıllardır hiç durmamış, devinim içinde bir hayat yaşayarak bu günlere gelmiştir. Günümüz dünyasında bu devinim o kadar hızlı bir hal aldı ki, değişim duygusu sıradanlaştı. Eski zamanlarda yaşamış insanların hayatında elli yılda ortaya çıkan değişiklik bizim üç beş haftalık sürecimizde gerçekleşebiliyor. Bu durumun sonucu olarak insanlar hayat içerisindeki anlamı algılamakta zorlanmaya başladılar. Dolayısıyla kendilerini bir yere ait hissedemeyen, hayatını idame ediş şekline anlam katamayan ve boşluğa düşen insan sayısı her toplumda günden güne artar oldu.

Bir yazımda Avusturya’lı psikiyatrist Dr. Viktor Frankl’ın hayatı anlamlı kılabilmek için üç yolun var olduğuna inandığını paylaşmıştım. Bunlar Dr. Frankl’a göre; 

1-Bir eser üretmek ya da bir iş başarmak

2-Değer arz eden bir şey yaşamak veya bir insanı sevmek

3-Kaçınılmaz acıya yönelik olumlu bir tavır geliştirmek

Bu üç önerinin ortak özelliği ortaya duygu çıkaracak olmalarıdır. İnsan hayatında duygu üretimi ve bunun paylaşımı önemli yer tutar. Hatta diyebiliriz ki, insan duygu oluşturarak ve paylaşarak var olan bir varlıktır. Bazı insanlar ihtiyaç duydukları duygu aktarımlarını yaptıkları işler üzerinden gerçekleştirirler. Özellikle sanatkarlar ve bilim insanlarını bu gruba dahil edebiliriz. Leonardo da Vinci, Shakespeare gibi usta sanatçılar ve Albert Einstein, Madam Curie gibi bilim insanları kendi benliklerini yaptıkları işe aktarmışlardır. Bazı insanlar başka insanlara duygularını aktarmayı tercih eder. Diğer insanlarla etkileşimleri onların hayatına anlam katar. Bu imkanı bulamazlarsa kendilerini kötü hissederler. Bazı insanlar ise duygularını hayvanlarla ya da bitkilerle paylaşarak bu anlamı doğada bulurlar. Burada önemli noktalardan biri de bazı kimselerin duygularını aktarma yönü olarak parayı seçme yanılgısına düşmeleridir. Ne yazıktır ki, medya vasıtasıyla, bazı insanların paraya aşık olabilecekleri düzeyde mutluluk ile para ve zenginlik arasında hastalıklı bir ilişki yaratılmıştır. Hatırlanmalıdır ki, para ile mutluluğun ilişkilendirmesi genellikle hüzünlü sonuçlanır. Maddiyatın kaybı kolaydır ve bu da ona bağlı mutluluk oluşturmaya çalışan insanlarda çöküntü ile sonuçlanabilir. Ayrıca para kaybı yaşanmasa bile, para ile hayat arasında anlamlı bir bağ kurulamazsa ve para hayata katkı sağlayamazsa mutsuzluk kaynağı haline gelebilir. Parayı duygusal aktarım yapacağımız kaynaklar için bir araç olarak kullanmak daha akılcı bir tercih olabilir.

Peki, anlamlı bir aktarım gerçekleşemediğinde ne olabilir? Günümüz dünyasındaki gibi duygusal yönden hasta insanlar ortaya çıkmaya başlar. Günümüz dünyasında bu paylaşım ihtiyacımızı görmezden gelmeye başladık. Bu da bizi mutsuz, keyifsiz, sorunlu insanlar haline getirebiliyor.

Duygusal dengeyi korumak için önerilerim;

  • Duygusal anlam aktarımlarına ihtiyacınız olduğunu unutmayın.
  • Bu paylaşımları yapabilmek için, kendinize zaman ayırın. Duygularınızı tartmak ve anlam aktarımlarınızı düzenli yapabilmeniz için zamana ihtiyacınız var.
  • Olumsuz duyguları yok saymak yerine onları kabullenin. İnsanın zaman zaman endişe hissetmesi, olumsuz düşünceler içine girmesi doğaldır. Hayatın anlamını ararken bu duygular size yardımcı olacaktır.
  • Parasal konuları mutluluğunuz için amaç olarak görmekten vazgeçin.

K.

  • Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir